6 Mayıs 2018 Pazar

BEYAZ EV


    Çocukluğumun yaz tatilleri köyde geçerdi.İstanbul'dan gelen kuzenlerimle vakit geçirmeyi severim.Evin bahçesinde çayırlarda kaplı kocaman meyilli alanın başından yuvarlanarak aşağılara kaymak çok eğenceliydi.
   Yüksek gövdeli,iri yapraklı ağacın altı benim evim olurdu.Ahşaptan oyuncak tabakların içine mısır püskülünden spagetti yapar misafirliğe gelen hayali arkadaşlarıma ikram ederdim.
   Evin arka tarafındaki meraya dedemin ineklerini otlatmaya götürürdüm.Geniş merada bulduğum irili ufaklı  taşları iki oda bir salon evmiş gibi yanyana dizip,içini bölmelere ayırırdım.Sonra içine girip evcilik oynardım.Sıcak havadan taşlaşmış toprakları suyla ıslatıp çamur haline getirir,sonra onlara şekil verip evimin eşyalarına dönüştürürdüm._oyun hamuru vardı da biz mi oynamadık_
    Müzik aletleri dükkanı sahibi olan dayım küçük sarı bir trampet getirmişti.Galiba çok istemiştim ki annem dayıma sipariş etmişti.Boş arazide boynuma aşıp dilediğimce ses çıkartıyordum ve gürültü ettiğim için kimse kızmıyorum.
   Komşu kızı olan arkadaşımla dikenleri kopartıp kolunda batırıp kan akıtır sonra da o kanları birbirine sürerek kankardeşi olurduk.Hastalık bulaşırmış kimin umrundaydı.
   Gündüzler işte böyle geçiyordu.Ama o geceler yok mu o geceler bir türlü geçmek bilmiyordu.Elektirik yoktu köyde o zamanlar,gaz lambalarıyla idare edilirdi.İsten kararmış lamba camları gündüzden bir güzel parlatılır akşama hazır edilirdi.Bir iki saat sonra eski haline gelirdi.
  Üçgen şeklindeki içi gazyağı ile dolu,ucu fitilli,sadece işaret parmağının girebileceği büyüklükteki,kulplu kandille tuvalete giderdik.Evimiz eskiydi ama tuvaletimiz içerdeydi.
    Aslında geceleri eğlenceli kılan pek çok sebep vardı;biz elektrik olmadığı için değil de televizyon olmadığı için sıkılırdık.
   Sonraki yıllarda elektiri geldi köye,dün gibi hatırlıyorum o günü; devasa boydaki ahşap makaralar sarılı,bakır tellerin direklere gerilişini büyük bir heyecan ve sevinçle seyretmiştim.
   Elektrik gelmişti köye ama hala televizyonumuz yoktu.Sadece yazları gelindiği için alınmamıştı.Dedemlerde pek ihtiyaç duymuyorlardı zaten.Ama karşı mahalledeki beyaz evde varmış diye duymuştuk.
   Dedemin evinin arka odasındaki aşağıdan yukarıya açılan ve kafamıza düşmesin diye kenarından küçük bir aparatla tutturulmuş penceresinden bakınca o beyaz ev, çok güzel ve ihtişamlı görünürdü.Zengin insanlar galiba evlerinde televizyon var diye düşünürdük.
  Canım televizyon seyretmek istediğimde"anneeeeeeee beyaz eve gidelimmmmm"diye ağlardım.
   Hiç bir zaman o beyaz eve televizyon seyretmeye gidemedim ama,geçen gün o evin bahçesinden çocukluğumu seyrettim.
  Şimdiki çocuklar mı şanslı yoksa biz mi şanslıydık diye düşünürüm hep. Elektronik eşyalarımız,ceo  telefonlarımız yoktu belki ama doya doya yaşadığımız bir çocukluğumuz vardı.