30 Mart 2015 Pazartesi

Reşit bir oğlum var artık....


   İlk bebeğimi kaybettiğimde yaşadığım hayal kırıklığından bahsetmiştim.O iki sene süren boşluk duygusunu bastırmak için gittiğim kurslar ,edindiğim arkadaşlar,okuduğum kitaplar hiçbir işe yaramadı.Çivi çiviyi söker misali tekrar bir bebek sahibi olmayı çok istememize rağmen, psikolojik midir nedir bir türlü olmuyordu ve biz hayal kırıklığından kurtulmak isterken daha da beter hayal kırıklığı yaşıyorduk.

    Artık umudumuzu kestiğimiz bir anda, aldığımız müjdeli haberle, bütün karamsarlıklar uçup gitti,hayatımızda bembeyaz bir sayfa açıldı.Acımızı unutmadık,unutamazdık tabii ama hafifletebilecektik sonunda.

 Temkinli davranmak zorundaydık,acı bir gerçekle bunu öğrenmiştik.Kontroller, tahliller hat safhadaydı.Yatak,kıyafet gibi hazırlıkları doğum sonrasına ertelemiştik.Acaba.... yoksa.... buda mı........gibi düşünceleri bir türlü kafamızdan atamıyorduk.
  Doğum yapacağımız hastane konusunda eşimle anlaşamıyorduk bir türlü.O, bir önceki doğumun gerçekleştiği Zeynep Kamil diye ısrar ediyordu.Ben ise tekrar aynı olayı yaşamak istemiyordum.Aslında haklıydı,çünkü o şartlarda en iyi yeni doğan yoğun bakım ünitesi oradaydı ve gene bebeğimize bir şey olur da yetiştiremezsek endişesini taşıyordu.Hastanenin kapasitesi ancak kendine yetiyordu ve dışarıdan hasta kabul edemiyorlardı.(On sekiz sene önce öyleydi).Sonunda ikna oldum.Açtığımız beyaz sayfaya negatif düşünceler ,olumsuzluklar yazılmayacaktı. Geçmişe takılıp geleceğimizi karartmanın anlamı yoktu.Acımı, kalbimin derinliklerine gömüp arada bir sızlamasına izin vermekten başka çarem yoktu.

   İki kat bekleyiş,İki kat hasret,İki kat sevgiyle geçen dokuz ay 30 MART 1997 SAAT 14.10 da sona erdi.Artık oğlum kucağımdaydı.Benim yavrum mu bu, kucağımdaki küçücük canlı.Kısık gözlerle nerede olduğunu anlamaya çalışan,çirkin suratlı, ama bana göre dünyanın en güzel bebeği.Ne kadar çok bekledim seni, ,ne kadar çok istedim..Allah'ım sana şükürler olsun..

   Dokuz ay nasıl geçecek derken,tam 18 sene geçmiş .Ne çabuk geçti ,nasıl geçti anlamadım.Daha dün gibiydi seni kucağımda taşıdığım günler.Şimdi kocaman adam oldun beni kucağında taşıyorsun...Artık reşit bir bireysin.Kendi kararlarını verebilecek,kendi seçimlerini yapabilecek yaştasın.Hayatının bu ikinci dönemeci sana hep mutluluk getirsin.
   
  Allah'ın  verdiği en güzel hediyesin bana,Alparslan'ın annesi olmak, bu dünyadaki ulaşabileceğim en büyük mertebe benim için.Oturuşunla,duruşunla,tavrınla hep gurur duydum seninle.Sen benim ilk göz ağrım,yaralarıma merhem,evimize neşe oldun.Hayal kırıklığımın ilacı,monoton günlerimin eğlencesi canım oğlum.DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN..SENİ ÇOK SEVİYORUM.......

8 Mart 2015 Pazar

ben hangisine inanayım

       

 Geçen yazımda oğlumun ayağındaki problemden bahsetmiştim.Üç hafta alçıda kalması gerekmişti hani.Üç hafta sonunda alçı çıktı.Çıktı ama bizim de kafamız karıştı.Neden mi? Durun anlatayım.Alçıyı çıkarttık, doktor iyileşip iyileşmediğinden emin olmak için tekrar MR.istedi. Özel hastane işte tabi MR isticek deyip elimiz mahkum çektirdik.Sonucu radyolojiden,soluğuda doktorda aldık.Merakla iyileşti artık gözünüz aydın, haydi doğruuuuu maça demesini bekledik.Ama öyle olmadı tabiii.Henüz iyileşmemiş ama eskiye göre iyileşme göstermiş.Ne şimdi bu? iki bilinmeyenli denklem gibi.İyileşmiş mi iyileşmemiş mi. Bu doktorlar neden böyle konuşurlar anlamadım gitti.Üç ay daha ayağını basmasın,sıcak suyla masaj yapın üç ayın sonunda iyileşmezse ameliyat ederiz ,rahat yürümesi için aşil botu diye bir aparat satılıyor ondan alın dedi.Eveeetttt kapitalist canavar burada da karşımıza çıktı.

     Kös kös eve geldik suratlar asık kafalar karışık.Ya üç ay sonunda iyileşmezse boşuna beklemiş olmaz mıyız?Ameliyat mı ettirsek acaba?Ama ya iyileşecekse bu sefer boşuna mı ameliyat ettirmiş oluruz?uuuuuuffff iki ucu kakalı değnek:)

   Baktım olmayacak MR sonucunu maille  tanıdık bir ortopedi doktoruna attım.O da patolojik bir durum söz konusu olabilir hemen size tavsiye edeceğim ayak bileği konusunda uzman olan bir doktora gidin dedi.Haydaaaa...patolojik ne demek?(Gugul babaya sordum ,normal seyrinde iyileşme göstermeyen hastalık demekmiş)Endişelenmem gerekiyor mu? Önemli bir şey ki acil gidin dedi.Offf karışık olan kafam daha da karıştı.Hemen tavsiye edilen doktora ulaşmaya karar verdim.Doktor Marmara Eğitim Araştırma Hastanesinde çalışıyor dolayısıyla 182 randevu sisteminden randevu almam gerek, ama iki hafta sonraya ancak randevu verebiliyorlar. Benim o kadar vaktim yok çünkü acil dendi bir kere, iki gün içinde gidemezsem ayağı kopacak sanki:)Ne yapmalıyım ne yapmalıyım internetten araştırmalara başladım.Doktorun adı var nasılsa bir şekilde bulurum,ama yok, doktor adına ulaşabileceğim bir numara yok. Sadece hastanenin telefonu var.Onu aradığımdaysa meşgul hep meşgul.İnatla aradım ve sonunda doktorun asistanına ulaştım.Tanıdık aracılığıyla arıyorum dedim asistanı doktorun sadece perşembe günü öğlene kadar hastanede olduğu ve tanıdıklara aradan baktığını söyledi.İsterseniz gelin bekleyin dedi.Gitmem mi giderim tabi.Bu arada  doktorun mail adresini buldum.Tanıdık vasıtasıyla ona ulaştığımı acil olarak görüşmek istediğimi yazdım sonuna da MR sonucunu ekledim.Beklemeye başladım.Aradan iki ya da üç saat geçti mailime cevap geldi.''Bu MR sonucuna  göre endişelenecek bir durum yok merak etmeyin ,bu ortopediden  daha çok fizik tedaviyle ilgili bir durum''yazıyordu.Oh be rahatlamıştım. uzman işte bak nasılda biliyor işini.
   
     Ama öyle maille felan olmaz, hazır randevuyu almışım birde yüz yüze baksın deyip soluğu bu sefer hastanede aldık.Bir buçuk saatlik beklemeden sonra bize sıra geldi.Kendimi tanıttım maille size ulaşmıştım dedim.Bende size benlik bir durum olmadığını söylemiştim demez mi.Bu çocuğun ayağında bişe yok.Bas bakiimm oğlum.Hızlı bas hızlı,kooşşşş.ama doktor bey acıyo felan dinlemiyor.Acıcak tabi üç hafta alçıda kalmış aman ağrımasın diye de bastırmamışsınız.Buz uygulayın geçer, bas oğlum sende....
   
    Eee... noldu şimdi doktorun biri sıcak uygulayın dedi.diğeri buz.Biri üç ay basmasın dedi,Diğeri koş oğlum.Bizim karmakarışık olan kafalar arap saçına döndü

    Şimdi soruyorum size dostlar.Bu tıp fakültelerinde tedavi şekilleri hastaya göre mi ,kişiye göre mi anlatılıyor.Yani benim canım buz tedavisi uygulamak istiyor deyip hastaya o mu tavsiye ediliyor.Yada tam tersi size sıcak masaj yakışır  deyip öylemi reçete yazılıyor.
 

   Şimdi doktor arkadaşlar ban kızacaklar biliyorum.O kadar sene dirsek çürüttük, başımızda saç kalmadı. Bu iş bu kadar kolay değil, diyecekler ama bana da hak verin. Gittiğim birinci doktor,hem iyileşmiş hem iyileşmemiş dedi,danıştığım ikinci doktor patolojik olabilir acil dedi,üçüncüsü iyileşmiş dedi.Biri buz uygula dedi,diğeri sıcak masaj dedi.Biri üç ay basmasın dedi,diğeri koşabilirsin bile dedi Sonuç: oğlumun ayağı hala acıyor ve hala yanında yol arkadaşları olarak koltuk değnekleriyle geziyor.

 Söyleyin bana dostlar ben şimdi hangisine inanayım.......